1 Eylül 2016 Perşembe

Geçilmeyenlerin Sonuncusu

Koku alamayan biriyim, yoğunluğunu hissetmedikçe. 7 yaşında geçirdiğim ameliyatın etkisi olabilir, ameliyattan çıktığımda söylenen rivayetlere göre "İstemiyorum, bırakın beni." sanrısının da. 
Hafif kokuları alamam. Rüzgarla esip de milletin burnuna dolan kokuları hissedemem mesela. Belli başlı kriterlerim var bunun gibi. Saçlarımı uzatamam mesela, yılda üç kez kestiririm. Kilom sabittir, 59-65 arasında gezinirim. (Nasıl bir sabitlikse artık.)
Çok iradeli bir insan değilimdir ben. Yaparım dedim ulan, diye yapamamışımdır çoğu şeyi. Gün sonu raporuyla aldığım kararlar, şafak sökene kadar. 
Sigarayı bırakamam mesela. O beni bırakabilir, ama ben bulurum onu yine, bir şekilde.
Alkol desen, günün anlam ve ruhi öneminin  bütünlüğüne, bir de maddiyata bakıyor. 
Bana zarar veren şeyleri tutmayı seviyorum belki. 
Duymamak, duyamamak, bilememek zarar veriyor bi ölçüde; ama duymayıp işitmediğim bir sürü şeyden de memnunum; çünkü memnuniyetim göreceğim zarardan daha fazla. O sebeple 3 maymunculuktur en kolayı. Uyumak var bir de, zamanın üstünden en iyi sıçrama yöntemi. Konu bu değil, neyse. 
Tütüne döndüm, sigarayı azaltırım dedim; ee yemiyorum da artık insan gibi içiyorum işte belki. Ama dediğim gibi bırakamam, o bıraksa bile.
Alkol.. Ona girmeyelim. O konu, dengesiz hallerden muzdariplik. İyi bir yüzücü kabiliyetiyle ters kulaçlar atarak yarsa da denizleri, bir damlada kurbağalamaya geçiyor, kendini suya bırakıp. Öylesi. 
Çok da severim; su üstünde ölü taklidi yapmayı, içtiğim sigaraların bana bahşettiği nefes tutma kabiliyetime dayanarak.
Severim. 
Özlerim. 
Vazgeçemem. 
Ne ise o. 
Kendini, altından kalkamayacağını hissettiği sınırlandırmalar içine sokmaya çalıştıkça insan, başar(a)mıyor aslında bir şeyleri, tam tersini yaptığını düşünse de. 
Vazgeçmekse mesele; ben altın madalyayı kaybettim. 

Sondan birinciyim!

Ruh:
-sal, gitsin; nasılsa yarın yoksun. 

Hiç yorum yok: