7 Ağustos 2017 Pazartesi

KaraKedileriSeviniz

Bir şeyleri (es ver) bir yerlerde (yine bi es) olduğu gibi bırakıp uzaklaşmak (dolu dolu es), daha da fevkaladesi -gitmek- epey zordu. (es'ler biter.)
İnsanın kendisine verdiği sözleri bozan yine kendisiyse, o sözler nerede tutulup birikiyordu? Ya da bir yerlerde birileri biriktiriyor muydu?
Geçip gitmek var şu kedi gibi; umarsız, duyarsız, 'hiç' bakışlı. 
Geçip gidiyoruz o kedi gibi. Hiçten hiçliğe doğru. 
Ama insanız, dönüp de geriye bakmak var serde. 
Rüzgarın yüzüne doğru üflenen sigara dumanı gibi...

Ne kadar dumanlı yaşarsak o kadar iyi!

Fon: Nazan Öncel - Geceler Kara Tren (çalmasa da şu an, kafamda döner ama durmaz.)

6 Temmuz 2017 Perşembe

21:21

Garip bir his, bir yenilik, bir değişim hali, bir şeyler olacak sanki ve farklı ve uzun soluklu bir yeniliğe açılacak kapının kolu ve nice zamandır kapalı kaldığı kutudan kendi isteğiyle çıkacak Pandora ve ipekböceği hapsolmaktan garip bir haz duyarcasına saklandığı kozasından kurtulup güneşe kavuşacak gibi. Bir his. 
Sadece his.
Söylemlerden, iyi dileklerden, görülen karışık rüyalardan, hayra yorulması umulan kabuslardan azade... 
Salt his. 
Hırçın ve boyu aşan dalgalı o denizin durulup sakinleşmesi, kendini kendi sularına bırakması gibi. 
İçgüdüsel bir seziş, ulaşılacak bir yerlere ve birilerine yahut keşfedilecek. 
Bilinmeyene doğru ama kararlı. 

Bahar buralara hep geç gelir, bundandır yazın ortasında çiçeklenmeler...

26 Haziran 2017 Pazartesi

Hulooii

Oturmam dediğim bir mekanda, dinlemem dediğim müzikleri dinleyerek kaçıncı sigara ve 4. bira. 
Birayı saymak daha kolay, sigara eşlik eden olduğu için. 
Eşlik demek, yoldaşlık demek. 
Bazen de istemeden katlanmak bir şeylere.
O yüzden, eşlik eden şeylerin sayısı olmaz, hissiyatı olur geride bıraktığı. 
Sigaranın bıraktığıysa anca daha fazla öksürük ve küllükte unutulmayı kabullenmek...

Bir sigara vaktinde geçen anılar. 
Son fırt çekilirken anlatılan "gizli" yaşamlar.

Bazı şeyler için zaman yetersiz,
sigaranın yine dibi gelmiş. 

23 Haziran 2017 Cuma

"biz yanlış bir şey yaptık galiba"

Kıvamsız. İçerik yoksunu. Küllükte izmarit dolu. Ne zaman uyudum? (Sızdım?) 
Yine bu koltukta. 
3 aylık koltuk izmarit yanığı dolu. 
Ezilmiş bira kutuları. Kabuğu soyulmuş ama içi dolu yerfıstıkları. 
Bardağın dibinde bir parmak bira kalmış. 
Uyanınca dikmeli. 
Dikmeli ama artık dişleri sıkmamalı. 
Gece ya da sabaha karşı uyanışlarda yatışlarda dişleri sıkmamalı. 
Dökmemeli, kırmamalı. 
Küllükte beklememeli sigara fazla. 
Her bir fırt, son nefes gibi çekilmeli. 
Yine sabaha karşı uyanış,
Gece yaşanmamış, koltukta unutulmuş bir dün ve sızış. 
Bardağın dibinde de kalmamış. 
Defter kalem masada kalmış. 
Okumamalı, hayır. 
Kapak kalkık. 
Demek ki yazılmış. 
Sıkmamalı dişleri. 
Küllükte ölmüş sigaralar. 
Sönmüş, yarım. 
Göz kenarında kurumuş damlalar. 
Ağlama bebek. 
Perdeleri çekip, uyumak lazım şimdi
Gün tam da doğmuşken. 

Çünkü, 

"Biz yanlış bir şey yaptık galiba!"

Uyumak gerek, yorganları inciterek. 
Kabuğunun içinde sıkışmış bir yerfıstığı gibi. 



3 Mayıs 2017 Çarşamba

AT "arjantin"i elinden, bin parçaya bölünsün

Sevdiğim insanın, benden sonra sevdiği o insanı tanıdığım mekandayım. En güzel "nail" oluş. Hele ki her gün "ekmek" paran için gitmen gereken bir yerin alanı içindeyse. 
Gelir arada, kafaya dolar dolu düşünce. 
Kafa da düşünmeye meylederse. 
Şurada birileri tango yapar geleneksel Haydar dayanışmasının perşembe günlerinde. 
Gündüzleri çay içtiğin yerde, akşamları biranı yudumlarsın. 
Yeni tanıştığın insanlara saygıda kusur olmamalı ya, nezaketen de olsa.
Onu tanıdığın gün, diğerini kaybetsen bile. 
-bir kadın ve bir erkeğin yolları kesişmişse-
Ve sen bunu "o an" bil(e)mesen de.

(ki noktalı virgül koyarak burada kaderime sıçayım.)
Ölümüne tango!

Buralar çok güzel ama trenler artık kalkmıyor. 
Önceden denize girenler varmış, 
şimdi görüyorum ki bu sularda sadece izmaritler yüzüyor. 
Birileri birilerini hep mi hep aldatıyor. 
(ne kadar da tek eşliyiz!)
Ve hayat böyle en ince yerinden insanı, 
Sadece incitiyor. 

Bir gün müsait olduğunuzda
Sizi de,
mutlaka bekleriz.
Sular sığ, ritim aksak.
bu gece ayaklarım dolanıyor, bana 
tango yasak.

2 Mayıs 2017 Salı

parliament blue night

Yalnız kalmanın bir pahası var elbet

Hırslanmak, ayrı.

Üzülmek, apayrı. 

Bir filiz yeşermeye çalışıyor,

Tohumu daha yeni toprağa karışmışken, gül biçmiş utanmadan. 

Bir filiz yeşermek istiyor,

Güneş çıkacakken, ahmakıslatana tutulmuş. 

Yalnız kalmanın bir pahası var elbet. 

Güneşli günde yağmura yakalanıp gökkuşağıyla gözlerin kamaşması gibi, yalan ve dolan pahalar. 

Pahalara paha biçemedim. 

Senden de hırsımdan vazgeçemedim. 

Birayı çoğalttım tütünün dibine vurdum.

Sayende beleşe parliament içer oldum. 

Sevmem ben naylon tadında sigaraları,

Geri dönüşemeyen her bir şey, yapıma aykırı. 

Sabah kalkıp da umutları raylara döke saça işe gelirken,

Akşam eve dönüşte o ölü kediyi görüyorum hep. 

Bir aydır yatıyor cansız, kargaların gaspından kalakalmış derisiyle. 

Bir tek ben mi görüyorum?

(Acaba?)


İçimde bir çığlık büyüyor sessiz. 

Sen orada, ben burada, diğerleri de şuralarda bir yerlerde. 

Bermuda şeytan üçgeni gibiyiz. 

Noktalar birleşmiyor.

Adımlar büyüdükçe, yollar kısalıyor. 

Ayaklar uzaklaştıkça birbirinden, ellerim terliyor. 

Bu gece çok tütün ve unutmalı hırsları. 

Hayat dilimimin  %100 malt zamanları. 


Birayı çoğalttım tütünün dibine vurdum

Sayende beleşe parliament içer oldum.

Parliament içer oldum, naylon tadı

Keşke tenime kazımasaydım adını.