31 Ocak 2015 Cumartesi

BEN DE DELİREBİLİRDİM

İlk defa, gitmem gereken bir yere erken varmıştım o gün. İnsan kendini şartlandırdığı zamanlarda, zamanı da kontrol edebiliyor galiba. Saatime yeniden baktım gülerek, her zaman başıma gelen bir durum değildi ya bu sonuçta. Boş koltuklardan birine yerleşip, arkama yaslandım; ağzımın kenarına ilişmiş hedefi belirsiz o tebessümü koruyarak, etrafımı incelemeye koyuldum. 

Yanımda iki, karşımdaki koltuktaysa üç kişi vardı. Hepsi de başlarını eğmiş; önlerindeki sehpadan aldıkları eski tarihli dergilere bakınır vaziyetteydiler.

Zaman geçirmek için bir şeyler okumaktan, nefret ederim. Bu amaçla bir şeyler okumayı seçenleri de, hiç anlamadım zaten bu zamana kadar. Oysa hayal kurmak; daha doğru bir tercihtir bence zaman geçirmek için. Okumak, daha meşakkatli bir şey olmalı...

Yine de, sehpaya göz atmaktan kendimi alamadım. Adını hiç bilmediğim magazin dergileri sıralanmıştı üst üste, cafcaflı kapaklarıyla. Birini kaptığım gibi elime alıp; şöyle bir ortasından açıp karıştırdım , ben de ortama ayak uydurayım diye.

Zamanımı öldürebileceğim şeyin; tanımadığım süslü hayatlara göz atmak olmadığını bir kez daha fark edince yerine bıraktım, elime aldığım gibi.  

İç çekerek arkama yaslanırken ; onu gördüm. 

Bir kadın...

Gözlerini yukarıya doğru çevirmişti; tavanı delercesine keskin bakışlarıyla, gökyüzüne ulaşmak ister gibi.. Sol elinin baş ve işaret parmağı haricindeki parmaklarını dudağına dayamış bakıyordu öyle havaya doğru..  Ne yapmaya çalışıyordu ki bu haliyle? 

Saçlarına da bir çiçek iliştirmişti; sağ gözünün hemen üst tarafına denk düşen bir demet. Düşünceli bir hali var gibiydi,biraz daha dikkatli bakıldığında. Sanki bir cevap bekliyordu bakışlarının nihayetindeki yerden, bir işaret...

Onu izlediğimi fark edecek diye tedirgin olsam da; ara ara gözlerimi kaçırarak onun baktığı yere doğru bakmaya devam etmekten kendimi alamadım bir türlü.  Ama beni ya da başka birilerini görecek halde değildi hiç; sanki başka bir alemdeydi...

Onun bakışlarının sabitlendiği yerde benim görebildiğimse, boyası akmış beyaz bir tavandan ibaretti sadece.

Baş ve işaret parmağı havaya kalkmış, diğer parmakları dudağında birleşik... Nereye bakıyordu ki bu kadın böyle, bir şeyler düşünür gibi?

 

Ben bunları düşünedururken; ismimin seslenildiğini duyup ayaklandım heyecanla, suçüstü yakalanmış bir çocuk gibi. Başım döndü o anda birden, gözüm kararır gibi oldu. Son gördüğüm şey, birilerinin koşar halde bana doğru gelişiydi sanırım...

 

İçlerinden birisi, anneme çok benziyordu. 

Annemdi hatta, ne benzemesi?!

Yanağımı okşayıp, "Hadi kalk, kahvaltı hazır." dedi.

"Ne kahvaltısı?" dedim. 

Ne oluyordu böyle? Tansiyonum mu düşmüştü? Bayılmış mıydım yoksa? Annem miydi o sahiden?

Ama oydu işte; 28 yıldır tanıdığım annem ısrarla kolumu dürtüklüyordu hala uyanayım diye, kahvaltıya çağırıyordu işte beni... 

"Tamam, geliyorum." diyerek, beş dakika daha uyumak için yatağa gömüldüm. 

Anneler vaktinden erken uyandırırlar çocuklarını çünkü;gidecekleri yere her zaman geç kalacaklarını bildiklerinden... İkinciye seslenildiği zamansa, kalkmak gerekir artık; üçüncü sesleniş daha sert olacağı için.

Güç bela ayaklanıp, banyoya yürüdüm yarı açık yarı kapalı gözlerle. Yüzümü yıkadım öylesine; koridoru hala uyuyarak geçip, mutfağın kapısını açtım, içeri girdim...

 

".......

Ya ben işimi kadere bırakıp, "Eden bulur, güzelim.." diyerek yaşamaya devam edeceğim; onun dışarıdan bakıldığında mutlu ama içinde ne yaşadığını hiç bilemeyeceğim hayatını izleyerek;

ya da...

Ya da; hala var olan öfkemin beni sürükleyeceği yoldakendimi kaybedip, intikam almak uğruna planlar yapacak ve ne pahasına olursa olsun uygulayacağım sırayla hepsini. Planlarının tıkır tıkır işlediğini, uzaktan izledikçe zevk alan bir sosyopata dönüşeceğim sonunda. 

Bazen istiyorum ki bunu gerçekten yapayım...

......

İki yol da çözüm değil ama bence.

İstediğim bu değil ki hem...

......

Artık ne istediğimi de bilmiyorum sanırım; bildiğim zaman dilimlerini uzun süre önce geride bıraktım ben.

Biraz huzurla önüme bakmak istiyorum sadece, yer-yön duygumu kaybettim; geçmişe saplanmadan ve geleceğe odaklanmadan, adımlarımın birbirine dolaşmadığını görerek basmak istiyorum yere biraz, sadece o kadar...

Basit düşünüp, basit yaşamak istiyorum yine ben doktor; eski zamanlarımdaki gibi...

Geçmişte yaşadıklarımı günüme taşımak istemiyorum artık,sorduğum soruların cevabını verecek insan yine ben olmayayım...

Geceleri, iki kişilik bir yatakta; iki kişinin yaşanmışlıklarının ortasında tek başıma boğuşmak istemiyorum. 

Format attırmak istiyorum beynime, bunun için geldim buraya ben zaten.

-eternal sunshine of the spotless mind-daki gibi.

......

Olamaz mı? Filmlerde olur anca dediklerimizin, gerçeği de vardır ki elbet; konu alınsın bir filme... Öyle değil mi??

Çoğu insan yapabiliyor zaten size hiç gelmeden. Ben de onların yaptığı gibi; farklı insanların getireceği yeni sürümlerle güncellenmek istiyorum.

Yardım edecek misiniz?

......

Çözüm, zaman denilen boksa; bakın benim zamanım kıymetli doktor, bilesiniz.

Kaybetmek istemiyorum artık ben bir anımı bile; yaşadığım veya kurguladığım herhangi bir şeyle.

O yüzden buraya geldim ben.

Kimse kimseyi kandırmasın, en iyi ilacın zaman olduğuna dair zırvalarla.

En iyi ilaç ne yazacağınız antidepresandır, ne de o üstüne su dökülüp akıp gitse de bir boka yaramayan, zaman denilen bokun ta kendisi...

En iyi ilaç uyku bence

Kendinden bir nebze dışarı çıkıp da özgürce yol alabildiğini hissettiğin ve o anda istediğin her yere gidebileceğin o tatlı uyku hali...

 

Tabii; yastıklar diken olup da, yorganlarla boğuşmaktan yorgun düşmediğiniz gecelerdeki uykuyu kastediyorum...

......

Bazen, gökten bir tane elma düşsün istiyorum ben.

Yeter ki gökten düşsün o elma; yarısını veririm biri isterse...

Düğümler çözülsün kendiliğinden sonunda.

Zaman akıp gidiyor çünkü; ben artık tutamıyorum.

İpin ucu galiba kaçmış doktor..."

 

 

Dışarı çıktığımda; elimdeki mendilin buruşturulmaktan parça pinçik olduğunu fark ettim. Başımı kaldırdığımdaysa o kadını gördüm yine. Gözlerini havaya dikmiş o donuk haliyle, gökyüzüne doğru bakıyordu sanki yine tabloya resmedilmiş kadın, saçındaki bir demet çiçeğiyle.

Sesler vardı etrafımda birbirine karışmış... 

Annemin sesiydi ama hala içlerinde en net duyabildiğim. 

Bana kahvaltı hazırlamıştı, uyurken ben.

Patates kızartmıştı bir de her zamanki gibi...

 

Neden bu kadar aç hissediyordum kendimi hala peki?

 

 

ANONS:

Lütfen "Çözülemeyen Yaşanmışlıklar" klasöründeki, kimlik bilgilerinizin yer aldığı dosyanıza hatıralarınızı bıraktıktan sonra; bekleme salonuna geçerek adınızın anons edilmesini bekleyiniz. 

Sıranız geldiğinde; Dr. Di'li Geçmiş Zaman, sizi muayenehanesine kabul edecektir...

22.12.14  / 04.33

Hiç yorum yok: